Bugün, bu sütunlarda yazacaklarım, ‘1 Nisan sabahı büyük oranda belli olacak seçim sonuçlarının habercisi olacaktır’ kanaatini kuvvetlice taşıyorum…

‘Neden’ derseniz, ‘neyine güveniyorsun, neden bu kadar kesin konuşuyorsun’ diye sorarsanız, yanıtım şöyle olacaktır;

“1989’dan bu yana o yıl yapılan yerel seçimler dahil olmak üzere bugüne kadar tam sekiz yerel seçimi bir gazeteci olarak yakından takip ettim, gözlemledim. Üç gün sonra yapılacak 31 Mart yerel seçimler dahil bugüne kadar gelmiş geçmiş tüm yerel seçimlerin sonuçlarına dair öngörü ve tahminlerim olmuştur. Bu yaptığım tahmin ve öngörülerimin çoğu da doğru, isabetli çıkmıştır, bu sefer ki seçime dair yaptığım tahminlerimde doğru çıkacaktır, bundan eminim. Çünkü bugüne kadar elli sekiz yıllık yaşamımın otuz beş yıl, altı ay sekiz günlük sürecini ‘GAZETECİ’ olarak geçirmiş biri olarak, salt ‘gönlümden geçen, işime gelen, menfaatime uygun olanı değil’ aklımın, mantığımın, bunca yıllık mesleki deneyim, birikim ve gözlem yeteneğimin doğruluğuna kesinkes inanıyorum!..”

Tüm bun sebeplerden dolayı başlıyorum, anlatmaya…

Efendim, öncelikle ‘Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanlığını kim kazanır?’ sorusunun yanıtını vermeye çalışayım. Kanaatim odur ki; 31 Mart Yerel Seçimlerinin ‘Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanlığı’ seçim sonucu kesinlikle ‘SÜRPRİZ’ olmayacaktır. ‘O zaman kim kazanacak, kim kaybedecektir?’ sorduğunuzda şu yanıtı vermem en doğru karşılık olacaktır. ‘Az farkla da olsa’ Yücel Yılmaz, ikinci dönem için ‘Büyükşehir Belediye Başkanı’ seçilmeyi başaracaktır, diye düşünüyorum. Bu seçimin iddialı adayı Ahmet Akın’ın kazanması ise bana göre ‘büyük sürpriz’ olacaktır ve ben kişisel olarak böyle bir sürprizin yaşanamayacağı kanısındayım. 31 Mart’ta Balıkesir’de Ahmet Akın’ın kazanma olasılığı başından beri vardı ama ‘son düzlüğe girildiğinde’ bence stratejik anlamda taktiksel ve de hatalı hamleler yaptığı, popülist, kof, gereksiz, son derece ‘boş denilebilecek düzeyde’ özellikle Balıkesir kırsalında bu tarz bir seçim kampanyasını yürüttüğü için bu seçimi kazanması sadece ‘ütopik’ demek yetmez, ‘hayalden öte bir beklentidir’ kanısındayım…

Elbette bu gözlem ve öngörülerime dayalı sadece bir tahmindir!..

Peki, ‘Yücel Yılmaz, az farkla da olsa kazanabilir’ derken; Acaba Yücel Yılmaz çok başarılı bir Belediye Başkanı olduğundan, çok başarılı bir seçim kampanyası yürüttüğünden dolayı mı bu seçimi kazanacak, diye düşünüyorum?..

Elbette hayır, yüz bin kere hayır!..

Eğer bu seçimin galibi Yücel Yılmaz olacak ise, ki ben öyle düşünüyorum. İYİ Parti adayı Turan Çömez’in Ahmet Akın’a gitmesi muhtemel oylarını ‘önemli oranda tırtıklaması’ ve de geçmişten bu yana Balıkesir genelinde ve de özelince Cumhuriyet Halk Partisi’nin siyasal ve de elbette sosyal anlamda, bırakın hamle yapmasını ‘dokunuşta dahi’ bulunamaması, ‘pozitif’ olarak iz bırakamamasıdır bence asıl sebep!..

“Sen bunları yazıyor, anlatıyorsun ama ya Ahmet Akın kazanırsa o zaman ne yapacaksın?” Diyenleriniz olacaktır, vardır. Ama benim de öyle diyenlere, diyeceklere de bir cevabım mutlaka vardır!..

Geçmişten bu yana yani yaklaşık 36 yıllık meslek geçmişimi kast ediyorum: ‘Benim gelmiş geçmiş hiçbir belediye başkanıyla başkan adayıyla hiçbir çıkar ilişkim olmamıştır, bundan sonra da asla olmayacaktır. Diyelim ki, Ahmet Akın beni de yanılttı ve belediye başkanı seçilmeyi başardı. Bana ne yapabilir ki, şu andaki işimden mi kovdurur, yoksa belediye başkanı olduğu dönemde İsmail Ok’un yaptığı ve sonrasında inkar ettiği gibi, beni belediye binasının kapısından içeri mi sokturmaz, ki İsmail Ok onu da yapamadı, ben istediğim zaman belediye binasına girdim çıktım. Ne yapabilir ki! Üstelik benim tanıyabildiğim kadarıyla Ahmet Akın böyle aynen böyle yapacak biri asla değil. Yahu hiç İsmail Ok ile Ahmet Akın aynı kalibrede de olur mu hiç! Ancak yakın çevresinden birilerinin gazına gelirse o başka tabii…’

Burada araya bir parantez açalım, dilerseniz. 2004 ile 2009 yılları arası Balıkesir Belediye Başkanlığı yapan ‘merhum Sabri Uğur’ ile hem kişisel hem de ‘gazeteci- belediye başkanı’ sıfatları taşıyan ‘iki kişi’ olarak çok yakındık ama bu yakınlık menfaate dayalı, çıkar hesapları amaçlı bir yakınlık asla değildi. Merhum Sabri Uğur, 2004’de seçimi kazanmasının hemen ardından kendisini ziyaret etmeye, ‘hayırlı olsun’ demeye gittiğimde bana şu soruyu sordu; “Bak bana doğruyu söyle seçim de bana oy verdin mi, vermedin mi?” Ben de ona cevabımı vermeden önce odasındakileri dışarı çıkarmasını istedim. Odasındaki 3-4 kişiyi kibarca dışarı çıkardıktan sonra aynı soruyu tekrar sordu, ben de yanıtladım; “Hayır, senin kazandığın seçimde sana oy vermedim Sabri ağabey, sana bu görevde olduğun sürece bundan böyle ‘başkanım, sayın başkanım’ diyeceğim. Seçim öncesi pek çok kez görüştük ama sen benden ‘bana oy vermeni istiyorum’ demedin bu birincisi. İkincisi seçimde oy verdiğim Naim Durmaz, benim lise yıllarında okul müdürüm ve hocamdı. Seçimden önce açıkça benden kendisine oy vermemi istedi, hem de iki kez. Elbette onun geçmişe dayalı üzerimde hakkı ve hatırı vardı. O yüzden Naim Hocama oy verdim.” Sabri Uğur, kendisine verdiğim bu yanıtın ardından önce kısa bir süre yüzüme ‘boş boş’ baktı, sonrasında gülümseyerek “dürüstçe ve samimiyetle soruma cevap verdiğin için teşekkür ederim. Şimdi bu bahsi kapatalım” Dedi ve ardından “hadi gel, birlikte belediye binasının terasına çıkalım, orada kimse bizi rahatsız etmez, beraber birer kahve içelim, sigaralarımızı tüttürelim” dedi ve bir daha da bu konuyu hiç açmadı ölene kadar. Ancak konuyu biraz uzatmış olacağım ama şunu da belirtmek isterim; Sabri Uğur’a İsmail Ok’a karşı kaybettiği 2009 seçimlerinde oy verdim, hem de o benden hiç oy istemeden. Gönlümden geçtiği gibi yani. Ne Sabri Uğur ne de bir başkası bana ‘Sabri Uğur’a oy ver’ demedi. Kendisine bir ay sonra oy verdiğimi açıklayınca bana şunu dedi merhum; “Ben zaten bu sefer bana oy vereceğini biliyordum!..”

Şimdi gelelim bu seçime…

Benim ne Yücel Yılmaz ile ne de Ahmet Akın ile rahmetli Sabri Uğur ile olduğu gibi ne bir gönül bağım ne de herhangi bir samimiyetim olmuştur, bundan sonra da olmayacağını düşünüyorum. Bu seçimde Büyükşehir’e aday olan Turan Çömez ile geçmişe dayalı ta 2002 yılına kadar uzanan bir tanışıklığım vardır ama bu aradan geçen yaklaşık 22 yıllık süreçte samimiyete, dostluğa hiçbir zaman dönüşmemiştir. O yüzden ‘fincanlı katırlarını ürkütmek’ gibi bir durumun kesinlikle söz konusu değildir. Dolayısıyla bu seçime dair yukarıda yazıp anlattıklarımdan yüzünden ‘ne Ahmet Akın’ın kazanması ya da kaybetmesi’ ne de ‘Yücel Yılmaz’ın kazanıp ya da kaybetmesi’ bana bir fayda veya menfaat sağlamayacağı gibi, zararı da sakıncası da olmayacaktır. Bana ne yahu!..

Benim tüm bunları yazıp, anlatmam tamamen meslekidir ve tamamen bu Balıkesir halkına karşı olan ‘kamusal anlamdaki vicdani sorumluluğumdan’ kaynaklanmaktadır. Eğer ben bunları bugün yazmasaydım, belki de aynı ‘sorumluluk duygusu yüzünden’ belki de ‘vebal altında kalacak’ veya ‘vebal altında kalmak zorunda’ bırakılacaktım. Bilmem anlatabildim mi?..