Bir zamanlar…
(Ya tamam 50’yi geçtik gidiyoruz da öyle asırlık da değiliz ki… Ki ne mutlu sağlıkla asırlık olanlara…)
Bir zamanlar demek sevilmez pek, ondan açtık bir parantez…
Hayat zaten parantez içine yazılan iki rakam değil midir, şair öyle demez mi?
Bir zamanlar normal insanlardık biz.
Siyasetçiler misal, hiç bugünküler gibi değillerdi….
Bir gün birbirlerine ağza alınmayacak hakaret suçlama yöneltip, bir gün sonra gül falan göndermezler, “ölürüm ben sana” diyecek boyuta evrilmezlerdi…
Engin hoşgörü vardı siyasette.
Bugün karikatüristlere bile tahammül yok ki, mizaha böyle tepki gösteren bir siyasetin var olduğu bir toplumun ileriye gitmesi asla mümkün değildir.
Seçim zamanları gayet güzel açık oturumlar yapılır; işinin erbabı gazeteciler güdümlenmeden ellerine listeli sorular verilmeden her lideri gayet şık sıkıştırabilirlerdi.
Hepsi bir araya gelebilirdi.
Şimdi belediye başkan adaylarını bile bir araya getirmeye çalışıyorsunuz, biri tamam dese diğeri gak guk…
Normal insanlardık biz bir zamanlar…
Her şey normaldi.
Ne kedi falan öldürürdü insanlar tekme atarak, ne köpeklerin ırzına geçerlerdi..
Kadına şiddetin yıllar içinde grafiğine bakın…
Nereden nereye gelmiş ölümler?..
Herkesin tabiri caizse tırlattığı tahammülsüz, hoşgörüsüz, sevgisiz ve anlaşışsız bir travma halini yaşıyoruz nicedir.
Kadın sürücü, diğer kadın sürücüye saldırıyor çocuklarının yanında, yumruk gırla!
“Beyim yapıyorsa ben niye yapmayayım” efelenmesi midir nedir?..
Bakanlık yapmış ve şimdi Türkiye’nin en büyük vilayetine belediye başkanı olmak isteyen siyasetçimiz ehliyetsiz araba kullandığını gülerek anlatıyor ve bunu yaramazlık olarak görüyor.
Ama bakın olmaması gereken o yaramazlıklar(!) artarak devam ediyor ve ülkede haftalardır annesinin yurtdışına kaçırdığı çocuğu ve ailesini konuşuyoruz.
Ölen öldü kaçan sağlar kurtuldu!?
Normal insanlardık biz…
Bir zamanlar saygı vardı, yardımlaşma vardı, hürmet vardı.
Kuralsız, saygısız, dejenere bir çürümüşlükle geçmişe dair her ne kaldıysa artık sadece bayram zamanları ekranlara yansıyan reklamların içindeki duygu sellerine hapis.
Başkentin adayına soruyorlar malvarlığınız diye…
“Mülk Allah’ındır” diyor.
Bu mudur cevap?..
Ki sonra açıkladığı kadarını öğreniyor Türkiye de nutku tutuluyor ülkenin.
Siyasetçinin en talihsizi toplumdan, sokaktan kopanıdır.
Daha talihsizi, sokaktan ve toplumdan koptuğunun farkında bile olmayandır.
Ondan da talihsizi ise karşısındakini aptal yerine koymak ve aklıyla alay etmektir.
Maalesef Türkiye’de aklımızla alay ediyor pek çok kişi.
Normali özledik.
Akıl dışı konuşmaların, akıl dışı açıklamaların, saçma sapan hareketlerin ne sınırı var ne dur durak bileceği.
Ülkenin ondan fazla vilayeti yıkılmış, her yer deprem tetiğinde.
Ekonomi ve vatandaşın hali perişan ötesi.
-cek, -caklarla yola devam  ilerliyoruz.
Siyasetin gündemi ayrı telde, vatandaş can çekişmede…
Normal siyasetçilerimiz ve normal insanlarımız vardı bizim…
Şimdi ne siyaseti normal ne de sokak.